CANLAR43
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

AŞIK MAHZUNİ ŞERİF(2)

Aşağa gitmek

AŞIK MAHZUNİ ŞERİF(2) Empty AŞIK MAHZUNİ ŞERİF(2)

Mesaj  canlar43 Perş. Ocak 17, 2008 3:27 pm

Mahzuni Şerif bu tutuklamalardan birini şöyle anlatıyor:

- Şimdi "Hey Arapça okuyanlar/Allah Türkçe bilmiyor mu?"nun sözcüğü, hukuken yasak olmadığı halde , 70'li yıllarda "Solcu Aşık Mahzuni Şerif" namıyla dolaştığımdan, Savcı; "Efendim Allah Türkçe bilmiyor mu?" demekle, Allah'ı dil, dudak, kafa sahibi ediyor. Bu bir insan oluyor. İnsan olunca tabii maddeci görüşe Tanrıyı insan yaratır. Mahzuni bunu yaymak istiyor."dedi.


- Ben de savunmamda, "Tanrının çok daha kadir olduğunu, ama avukatlık müessesinin de tanıtılması gerekiyor. İste her ulusun hukukunda avukatlık, mazlumun hakkını simgeleyen bir temsilcidir. Burda Tanrı müvekkil durumundadır, Savcı avukat durumundadır. Halbuki o daha küçültüyor. Tanrı, kendi hakkını kullanmıyor, avukata devrediyor" dedim.

- Son olarak da şunu söylemiştim: "Tamam adalette bir nizam vardır, yüzleştirme olayı. Getirin Tanrı'yı benden şikayetçiyse, ben de hakkıma razıyım."dedim.

- O zaman da, "Aklımın yerinde olup olmadığına" dair rapor istediler.

Mahzuni Şerif, hızla ünlenince daha 1970'lerde başka türkücüler ve pop sanatçıları onun eserlerini okumaya başladılar. Ersen ve Dadaşlar, Edip Akbayram, Cem Karaca, Selda gibi pop sanatçıları, onun tutulan türkülerini okuyarak ünlerine ün katmışlardı.

Yeni yetişen birçok ozan da onu taklit ediyordu.

Mahzuni, türkülerinin başkaları tarafından okunmasına karşı değildi tabiki. Bu insanlardan bazılarının daha da ileri gidip türkülerin sözlerini değiştirerek okumaları ve hatta sahiplenmeye çalışmalarını ama kabul edemezdi. Gazeteci Musa Ağacık' ın bu konuya ilişkin bir sorusunu şöyle cevaplandırıyor:

- ...Saymakla bitmez. Radyoda, televizyonda 100'ü aşkın benim türküm okunuyor. Beni bırak koca Pir sultan Abdal'ın türküsünü alır, kendisine mal eder. Aşık Veysel usta daha dün gitti. Hatta adına Veysel demez, ya "Kul" der ya "Aşık Garip"der. Yani uyduruk birşeyler söyler. O, bir koca kültüre hakarettir, haksızlıktır, tasvip etmiyorum.


Sahip olduğu kişiliği ile Mahzuni, bu insanları affedecek büyüklüğü göstermesini bilmiştir. Hata bu kişilerden bir kaçıyla yakın dostluklar dahi kurmuştur.

Mahzuni Şerif de diğer büyük sanatçılar gibi duygularını aklının önüne geçiren insanlardandı. Bu yüzden hayatı boyunca istismar edildi.

1980 askeri darbesinden sonra da Mahzuni topun ağzındaki isimlerden oldu.

Mahzuni Baba, bu tarihlerden sonra bir yandan türkü biçiminde yenilikler yarattı. Domdom Kurşunu gibi çok popüler olan eserler verdi. Öte yandan da O, kendisini yaratan Alevi geleneğine daha derinden bir dönüş yaptı. O, artık 12 İmamlar için düvazimam söylüyor; Hacı Bektaş Veli'den yardım dileniyordu.

Bu arada, insanın özüne doğru yolculuk yapıyordu. O, toplumun içindeki bozuk / yabancılaşmış insan tiplerini ele alarak taşlamalar yazıyordu. Gündelik yaşamda gördüğü kötü insanları tiplemeler halinde hicvediyordu. Fırıldak Adam, Zevzek bu tiplemelerdendir. Cahil ama çıkarcı kurnazları, tek tabanca ile devrimcilik yapacağını zanneden maceracıları yerden yere vuruyordu.


Mahzuni ilk defa Hacı Bektaş' ta

Mahzuni Şerif, 1990'dan sonra örgütlenen Aleviler için de fiilen çalışmalar yaptı. Ne yazık ki Mahzuni'nin kimliğini, ağırlığını anlamayan bazıları onu bu çalışma dönemlerinde üzdüler. Fakat o, Alevi toplumunun geleneksel inanç değerlerinde yol alması için elinden geleni yaptı.

Ankara'daki evi bir dergah gibi çalıştı. Evindeki bir sohbetde Mahzuni:

- Eve dostlar geliyor, biz de çalıp söylüyoruz. Dostlar kalkıp semaha duruyor. Tabii gürültü oluyor. Alttaki komşu çat kapı... Onlar da haklı. Eğer biraz para biriktirirsem Ankara'nın dışında, bağımsız bir ev yaptırıp kocaman bir cemevi oluşturacağım. Orada sabahlara kadar semah ederiz, kimse de bize karışamaz.

Bu konuda eşi Fatma Mahzuni şunları anlattı:

- Onu sadece maddi anlamda değil manevi anlamda da sömürdüler, üzdüler, yaraladılar. Siz de bilirsiniz, Ankara'daki Hacıbektaş Veli Vakfı bir cemevi için temel attı. Mahzuni buraya modern bir yapı kazandırmak için elinden geleni yaptı. Ustalar çalışırken bana kazan kazan yemek yaptırır, ayran alır, birlikte götürürdük. Ben, takılırdım:

- Babanın evini mi yaptırıyorsun?

O sinirlenir cevap verirdi:

- Evet, babamın evini yaptırıyorum.

- Vakfın kuruluşu için çalışan, insanları teşvik eden Mahzuni idi. Gel gör ki bina bitti, yönetim, orada kapıcılık yapmış olanlara bile oda verdi. Mahzuni'ye bunu çok gördüler. Sonra birisi geldi, Mahzuni'nin ağzından bir şeyler yazdı. Hacıbektaş Vakfı bunun üzerine Mahzuni'yi vakıf kuruculuğundan attı. Üstüne üstlük tazminat almak için Mahzuni'mi mahkemeye bile verdiler. Allah'a şükür bu mahkemeyi Mahzuni kazandı. Vakıf üyeliği için de mahkemeye başvurmuştu ama ömrü yetmedi... Buyurun, onun o vakıf için yaptığına bakın, orayı yönetenlerin Mahzuni'ye yaptığına bakın.


Fatma Mahzuni şunu da vurguluyor:

- Mahzuni, Hacı Bektaş'a gönül verenlerin tümünün sembolü oldu. Ona söz söyleyenleri ise kim tanır, kim bilir.

Ustaları:

Geçmişteki ozanları, yaşayan ozanları bir bir inceledim. Kendime yol gösterici, eylem kılavuzu olarak seçtiğim Pir Sultan oldu. Ses olarak da etkilendiğim Davut Sulari' dir. Toprak çocuğuyuz, toprağa karşı büyük bir özlemimiz vardır. Bunu da en iyi dile getiren Veysel Baba idi. Belirli bir derecede onun da etkisinde kaldım. Sulari' den etkilendiğim sese, Aşık Veysel mülayimliğini kattım. Düşün felsefemi de yukarda belirttiğim gibi Pir Sultandan aldım...

Ve şunu anladım: O güne kadar halk ozanlığı sürekli olarak istismar edilmişti. Halk şiiri geleneği gül, bülbül, çiçek, edebiyatı ile uyutma perhizi olarak kullanılmıştı. İlk amacım bugüne kadar gelen bu kalıpları kırıp, yıkmak oldu. Olaylardan ve halk yaşamından aldığım gerçekleri konu olarak işledim... Ve bugüne kadar böyle geldik....

1997 yılının haziran ayında Almanya'da beyin kanaması geçirip tekrar sağlığına kavuşan Ozanımız 2001 in başlarında tekrar rahatsızlanarak, kalp ve solunum yetmezliği nedeniyle, JFK Hospital'da yoğun bakım altına alınır. Mayıs ayında 3. kez ölümü yenmeyi başarır. Ozanımızı hastahanede ziyaret eden Musa Ağacık Mahzuni' ye soruyor:

- Yeni bir aşka hazır mısınız?
- Tabii. Bir de ben şimdi 3. kez Mahzuni olacağım.
- Nasıl?
- Pir Sultan Abdal'ın, '' Ben Musa'yım sen Firavun / İkrarsız şeytani lain / Üçüncü ölmem bu hain / Pir Sultan ölür dirilir..'' dediği gibi ben üçüncü kezdir, ölüp ölüp diriliyorum.

Mahzuni Şerif, Şubat 2001 tarihli Kızıldalı dergisi'ne 'Hem Kızılbaş hem Alevi'yim' başlıklı bir yazı yazmıştı. İşte o yazıda İstanbul DGM suç unsuru bulmuş ve Mahzuni yargılanmaya başlanmıştı.

Mahzuni, suçlanan yazısında şunları söylüyor:

- Ben Allah adına insana secde etmeyi yeğlemekteyim. Bir Alevi çocuğu değil bir Hıristiyan, bir Musevi de olsam böyle düşünmekteyim. (...) İnsan aleminin sevgisinde, gönlünde, bütünlüğünde ve doğanın her güzelliğinde beni yaradanı arayıp keyfime göre isimlendirdim. Ona gül dedim, bülbül dedim, çiçek dedim, Ali dedim, Veli dedim; ağzıma ve gözüme güzel gelen her şeye onun adını verdim. Bana bunu haram edecek her yasaya, her bilirkişiye, her dinsel nasa rest çekmekteyim.

- (...) Türkiye Alevileri'nin yolunun gerçek Ali'ci yol olduğunu savunmak ve yaymak isterim. Çünkü Ali'nin başlattığı cemahiriyel vukuat (halkçı hareket) ******'ün noktaladığı Cumhuriyet'in mayasını hazırlamıştır.


Peki kurtuluşu nerede arar? Politikada dürüst tavırda. Bu yüzden o 1999 tarihinde CHP'ye üye oldu ve sevenlerine de bir işaret verdi.

Mahzuni, MESAM üyesi olduktan sonra ancak son birkaç yılda türkülerinden para kazanmaya başlamıştı.

Evli, sekiz çocuk, dört torun sahibi olan Değerli Ozanımız 62 yaşında Almanyanın Köln Şehrinde hayata gözlerini yumdu. Bu acı ana kadar O, devletin düzenini yıkmak suçundan, hala yargılanıyordu.


Şu an son ikamatkahı olan Hacı Bektaş Veli Külliyesi'nin yakınındaki Çilehane adı verilen bölgede huzur içinde yatıyor.

Yaşasaydı, o daha büyük işler yapacaktı. Son projesi, Kuran'ı türkü halinde söylemek idi. Bunu açıkladığında Diyanet İşleri sert bir yüzle karşı çıkmıştı ama Mahzuni bir tasavvuf insanı olarak Diyanet'i de ezip geçebilecekti.






Eşi, başucundan ayrılmıyor.

Ünlü halk Ozanımız Mahsuni'yi eşi Fatma, yalnız bırakmıyor.
Fatma Hanım, ''Gece 03.00'te rahatsızlandı. Biraz konuştuktan sonra uykuya dalmıştı. Horlamaya başlayınca doğrultmak istedim. İşte, ne olduysa o zaman oldu '' diye gözyaşı döktü.

Mahsuni Komada

Dostları ile birlikte olabilmek için Köln'e gelen ünlü halk ozanımız Aşık Mahsuni, ölüm kalım mücadelesi veriyor.

Kalbi duran ünlü ozanın yaşama döndürülmesi için, doktorlar 20 dakika çaba sarfetti. Bitkisel hayata giren Aşık Mahsuni'in kalb krizi geşirdiği ya da beynindeki bir sorundan dolayı rahatsızlandığı sanılıyor.Durumu ciddi olan Mahsuni'nin eşi Fatma Mahsuni yoğun bakımdaki kocasını yalnız bırakmıyor. Böbrekleri de çalışmayan Mahsuni, dialize bağlandı.

Beyin ve kalb damarlarında tıkanıklık olan Aşık Mahsuni'nin hayatta kalmasnın mucize olduğunu söyleyen doktorlar, ''Gerekli her türlü bakım yapılıyor. Şu anda kalb atışı 120'lerde. Tansiyonu çok düşük. Kalb atışları 90'lara düştüğünde makinelerden çıkaracağız'' dediler.
Mahsuni, geçtiğimiz yıllarda beyin kanaması geçirmişti.

Hasan AYCI / KÖLN,(dha) - Hürriyet




Hürriyet - Hürriyet - 16 Mayıs 2002 - Hürriyet - Hürriyet
Aşık Mahsuni, Azraille Boğuşuyor.


Köln Başkonsolos Yardımcısı Çağanur Ünlü (solda), Mahsuni'nin eşi ve
oğlunu ziyaret etti. Bu arada, doktorlar sanatçının ateşinin yükselmesi üzerine tedavi için verilen ilaçların etkisini gösteremediğini açıkladılar.

Bayan konsolostan geçmiş olsun

Ziyaret için geldiği Almanya' nın Köln kentinde rahatsızlanan halk
ozanı aşık Mahsuni'nin durumu ciddi.

Köln başkonsolos Yardımcısı Çağanur Ünlü, aşık Mahsuni'nin tedavi gördüğü Porz am Rhein Hastanesi'ne gelerek, eşi Fatma ve oğlu Ali Mahsuni'ye geçmiş olsun dileklerinde bulundu, sağlık durumu hakkında bilgi aldı. Fatma ve Ali Mahsuni ile bir saat görüşen Ünlü, her türlü yardıma hazır olduklarını söyledi.

Doktorlar sanatçının büyük ihtimalle kalp krizi geçirdiğini, tıkanan damarlardan birinin açılması için aşık Mahsuni'ye anjiyo yapıldığını kaydettiler. Hürriyet'ten mahsuni'nin rahatsızlığını öğrenen birçok ünlü sanatçı da, dün Mahsuni'nin ailesini arayarak geçmiş olsun dileğinde bulundu.

Hasan AYCI / KÖLN,(dha) - Hürriyet





- 17 Mayıs 2002 -
AŞIK MAHZUNİ ŞERİF KÖLN'DE ÖLDÜ

KÖLN - Aşık Mahzuni Şerif tedavi gördüğü Köln-porz hastanesinde, bu sabaha karşı vefat etti. Aşık Mahzuni Şerif, 4 gün önce hastanede tedavi altına alınmıştı. Sanatçının, damarlarındaki tıkanıklık nedeniyle tedavi altına alındığı ve bu sabaha karşı 05.00'e doğru öldüğü belirtildi. Aşık Mahzuni Şerif, 1939'da Kahramanmaraş'ın Afşin ilçesine bağlı Berçenek köyünde doğdu. Evli ve 8 çocuk babası Mahzuni Şerif'in, 400'e yakın plağı, 50'nin üzerinde kaseti ve 9 kitabı var. Sanatçının cenazesinin yarın Türkiye'ye gönderilmesi bekleniyor.

- NET HABER -

------------------------------------------------------------------------------------

Bir DEV Çınar Ebediyette yola çıktı.
Ne yazık'ki Türk medyası başta TRT olmak üzere bunun Farkında değil.
Kendi kültürüne sahib çıkamıyan Medya ya Yazık 'lar olsun!
Biz onun Türküleriy'le Büyüdük Türk Medya'sı unutsa'da
biz'ler O nu hep Yaşatacağız.

Hürmetlerle!
Eyüp

( Ziyaretçi Defterinden Alınmıştır. )




Hürriyet - Hürriyet - 18 Mayıs 2002 - Hürriyet - Hürriyet

AŞIK MAHZUNİ ÖLDÜ


Almanya'da hastanede üç gündür komada yatan halk ozanı Aşık Mahzuni dün öldü. Ünlü ozan için yarın Köln Porz'da bir tören düzenlenecek. Mahzuni, Hacı Bektaş Veli İlçesinde toprağa verilecek.

Almanya'da geçen pazartesi günü kaldırıldığı hastanede bitkisel hayata giren ünlü halk ozanı Aşık Mahzuni Şerif (62) dün sabah saat 04.30'de öldü.

Hastanede kalbinin çalıştırılmasına rağmen bitkisel hayata giren Mahzuni, suni teneffüs aletine bağlı olarak yaşatılıyordu. Böbrekleri de iflas edince diyaliz makinesine de bağlanmıştı. 8 çocuk babası Aşık Mahzuni'ye iki gün önce de damarlarının açılması için anjiyo yapılmıştı.

Ozanın ölümünün duyulması üzerine hastaneye gelen Cem Vakfı Avrupa Koordinatörü Fuzuli Bektaş, CHP Destekleme Derneği Başkanı Ali Rıza Gülçiçek, Alevi Bektaşi Kültür Enstitüsü Başkanı Gülizar Cengiz ve Almanya Alevi Birlikleri Federasyonu (AABF) Başkan Yardımcısı Seydi Koparan cenaze işlemleri ile yakından ilgilendiler.


canlar43
canlar43
Admin

Mesaj Sayısı : 263
Kayıt tarihi : 04/01/08
Yaş : 50

https://canlar43.yetkin-forum.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz