Orhan Cekic'in yazı (2)
1 sayfadaki 1 sayfası
Orhan Cekic'in yazı (2)
> O nedenle aralarındaki hukuk daha derindi.
>
> Fuat; "Paşam", dedi, "biliyorsunuz uzun süredir Moskova'dayım, duruma muttali değilim, izin verin birkaç gün düşüneyim, yanıtımı sonra veririm!.."
>
> Yani o bile, "Kemal, ben senin arkandayım!..." diyemedi.
>
> Masada olmayan dördüncü kişi, Kâzım Karabekir Paşa ise Erzurum'daydı ve telefonun öbür ucunda, bu toplantıdan çıkacak kararı bekliyordu.
>
> Beşinci kişiyse, kendisiydi. Anadolu'ya çıkan ilk 5 komutan işte masadaydılar ve henüz devlet kurulamamıştı ama kozlar paylaşılıyordu.
>
> "Benden ne yapmamı istiyorsunuz?" diye sordu Gazi.
>
> "Yarın kürsüye çık, bunları yapmayacağına söz ver!" diye yanıtladı Rauf Bey.
>
> "Bana bir kâğıt verin..."
>
> Bağ evinde gece yarısı kâğıt bulamadılar, içtiği sigaranın kapağını yırttı ve arkasına hırsla yazdı:
>
> " Günü geldiğinde Padişahla ilgili kararı en yüce icraî organ olan TBMM verecektir." Yüksek sesle okudu ve sordu:
>
> " Bu sizi ve Meclisi tatmin eder mi? Bunu yarın çıkıp okursam, sizce Meclis tatmin olur mu?"
>
> "Hah, işte bu olur. Bunu çık yarın kürsüden oku!...", dedi Rauf Bey.
>
> O Meclisten padişah aleyhinde bir karar çıkmazdı. Bunu biliyorlardı. Masadaki komutanlar rahatladılar.
>
> Sofra, buz gibi olmuştu.
>
> Ayrılırlarken, Etlik sırtlarından yeni bir gün ışıyordu.
>
> O günden itibaren Gazi yollarını da bu arkadaşlarından ayırmak zorunda olduğunu görmüştü.
>
> Ertesi gün kürsüye çıktı ve yazdıklarını aynen okudu.
>
> Meclisle ve komutanlarla bir tartışmaya girmeden bu krizi atlatmalıydı.
>
> Öyle de yaptı.
>
> 1921 Anayasasına göre Meclis her iki yılda bir seçim yapmak zorundaydı. Meclis 23 Nisan 1920'de açıldığına göre, seçimleri yenilemenin zamanı gelmişti. Doğal olarak da seçimlere gidildi.
>
> Gazi, bu Meclis'ten kurtuluyor gibiydi.
>
> Komutanlar yeniden endişeye düştüler: "Ya, Kemalist bir Meclis gelirse!"
>
>
>
>
>
> Bunun üzerine yeni bir plan kurdular.
>
> Mustafa Kemal'i Meclis'e sokmamanın yolunu arayacaklardı . Seçim Yasasını değiştirmeye karar verdiler.
>
> Erzurum Milletvekili Necati Bey, Samsun Milletvekili Emin Bey, Mersin Milletvekili Albay emeklisi Çolak Selahattin Bey, bir önerge hazırladılar:
>
> Buna göre:
>
> "1. ...bundan böyle milletvekili adayının doğum yeri, Misak-ı Millî sınırları içinde olsun!.."
>
> Selanik dışında kalmıştı.
>
>
>
> 2. ...Milletvekili adayı adaylığını koyduğu yerde en az beş senedir oturuyor olsun!"
>
> Mustafa Kemal o cephe, bu cephe hayatı boyu koşturmaktan ötürü değil beş yıl, hiçbir yerde sürekli beş ay oturamamıştı ki. Hedef belliydi. Bu yasa özel olarak kendisi için hazırlanmaktaydı . Hem de en yakın silah arkadaşları tarafından.
>
> Bu önerge verilince, kürsüye zorla çıktı ve avaz avaz:
>
> "Doğum yerim Selanik Misak-ı Millî sınırları dışında kalırken, devlet Selaniği tek kurşun atmadan Yunan'a verirken,bu millet bilsin ki ben diğer bir yurt köşesi Derne'de savaşıyordum...
>
> Hiçbir yerde beş yıl oturamadım, doğru. Otursaydım, o zaman Bingazi'de, Derne'de, Sina'da, Filistin'de olamazdım. Çanakkale'de, Kafkaslarda, Sakarya'da olamazdım. Ama ben oralarda olamasaydım, bu efendilerin de doğum yerleri, Allah korusun, Misak-ı Millî sınırları dışında kalırdı..."
>
> Şimdi millete soruyor ve yanıtını milletten bekliyorum. Bu önergenin sahibi efendileri buraya gönderen millet onlar gibi mi düşünüyor?...
>
> Hayır, millet onlar gibi düşünmüyordu. Çuvallar dolusu telgraflarla olayı protesto ettiler, önerge geri çekildi...ve Mustafa Kemal Ankara'nın Bâlâ ilçesinden milletvekili seçilerek Meclis'e girdi... Cumhuriyeti de kurdu.
>
> Gazi bu olayı hiç unutmadı.
>
> NUTUK'ta da tüm ayrıntısıyla yazdı.
>
>
>
>
>
> NASIL, NEREDE YAZDI?
>
>
>
> Nutuk'un yazım süreciyse çok yorucu olmuştur.
>
> Epey süredir notlar tutmaktadır. Konuşmasını yaklaşan Parti kongresinde yapmaya karar verince, kalan üç aylık sürede Nutkun tamamını yetiştirebilmek için olağanüstü bir tempoda çalışmak zorunda kalmıştır.
>
> Kalp spazmı O'nu bu tempoda yakalar. Sigara ve içkiye ara verilir, üç gün sırt üstü yatarak zar zor atlatır.
>
> Nutuk'u Çankaya Köşkü'nde yazmaktaydı. Ankara Belediyesi'nin bir Ermeni yurttaştan satın alıp Gaziye hediye ettiği köşk, üç oda bir salondan ibaret eski bir bağ eviydi. Yağmur yağdıkça tavanı akardı. Akan yerlere leğenler konmuştu. Akmayan bir köşeye konan bir koltuğa oturmuş, yanı başında su dolu bir leğen, elindeki pamuğu suya batırıp gözüne örtüyor, böylece rahatlamaya çalışarak Nutuk'u dikte etmeye devam ediyordu. Yorgunluktan gözlerini açamaz hale gelmişti.
>
> Nutuk'u dikte ettiği yaverler her sekiz saatte bir değişiyor, O ise yerinden kımıldamıyordu. Aralıksız 32 saat çalıştığı olmuştu.
>
>
>
>
>
>
>
>
>
> Falih Rıfkı Atay'ın anlatımıyla;
>
> "...Çalışma odasında yarı ayaküstü, yarı oturarak ve yüzlercesi arasından vesikalar ayırarak Nutkunu dikte ederdi. Yorulan değişirdi. Bir defasında pek genç bir arkadaşı baygınlık geçirmişti.
>
> Akşama doğru bir banyo aldıktan sonra, hiç dinlenmeden sofraya iner, o gün yazdıklarını bize okur veya okutur, hadiseler üzerinde terütaze bir muhakemeyle tartışmalar yapardı."(Falih Rıfkı Atay, Çankaya-****** Devri Hatıraları, Dünya Yayınları 5
>
> Cilt II, s.460).
>
>
>
> Büyük Nutuk üç açıdan benzersizdir: "Söyleniş süresi","kapsamı "ve "yaptığı etki" açılarından eşsizdir. Sunum TBMM toplantı salonunda yapılmıştır. Gazi, sabahleyin üç saat ve öğleden sonra üç saat olmak üzere her gün iki toplantıda konuşmuştur.
>
>
>
> NUTKUN YANKILARI ve İTİRAZLAR
>
>
>
> Nutuk, okunduğu 1927 yılında tüm Türkiye'de büyük yankılar yapmış, tüm gazeteler manşetlerinde Nutuk'a yer vermişler, yazarlar günlerce Nutuk'tan sözetmişlerdir. Bu yankı dış dünyaya da yansımıştır. Avrupa bir yana, Japonya'da bile yayınlanan pek çok yoruma rastlanmıştır. En ünlü gazetelerin başyazarları günlerce sütunlarında Nutuk'a yer vermişlerdir.
>
> Bu arada, İzmir Suikastı öncesinde yurt dışına çıkmış bulunan muhalefet kanadın ileri gelenlerinden Nutuk'a tepki ve eleştiriler de gelmiştir. O günlerde Londra'da oturmakta olan Kurtuluş Savaşı'nın onbaşısı Halide Edip Adıvar, Nutkun okunmasının hemen ertesi günü, Londra'da yayınlanmakta olan The Times gazetesine gönderdiği bir makaleyle Gazi'ye eleştiriler yöneltmiş, Londra Büyükelçimiz Ferit Bey bu yazıyı ve çevirisini aynı gün Ankara'ya, Dışişleri Bakanlığımıza göndermiştir. Bunun üzerine CHP Genel Sekreteri Safvet Bey, 1 Kasım 1927 tarihinde The Times gazetesinde bir tekzip yayınlayacaktı r.
>
> Lozan'ı imzalayan Ankara Hükümeti'nin başbakanı ve muhalefetin önemli liderlerinden olup, İzmir suikastı eyleminden önce yurt dışına çıkmış bulunan Rauf Bey (Hüseyin Rauf Orbay) o günlerde Paris'te yaşamaktadır ve o da 2 Kasım günü The Times'a gönderdiği bir mektupla benzer eleştirilerde bulunmuştur.
>
> Muhalefet kanadın diğer bir ileri geleni, eski İttihatçı ve Halide Edip'in eşi Dr. Adnan Adıvar da o günlerde Paris'te yaşamaktadır ve The Daily Telegraph (Londra) gazetesinde 29 Eylül 1928 tarihinde " Türk Diktatörlüğü" başlığıyla bir eleştiriyi de o yayınlayacaktı r. (Bu yazıların tam metinleri için ; Bilal Şimşir, ******'ün Büyük Söylevi Üzerine Belgeler, Türk Tarih Kurumu Yayınları, XVI. Dizi, Sayı.61)
>
> Yapılan eleştiriler daha ziyade Gazi'nin kendini çok ön plana çıkarttığı, arkadaşlarını geri plana ittiği merkezindedir. Oysa Nutuk'ta anlatılanlar daha dün kadar yakın bir geçmişte cereyan etmiş, sunulan tüm belgeler de devrimin tartışmasız liderinin Gazi olduğunu kanıtlamıştır. Kaldı ki bu iddiaların tümü CHP tarafından belgelerle yanıtlanmıştır.
>
>
>
>
>
> HANGİ DİLLERDE VE NEREDE BASILDI?
>
> Fuat; "Paşam", dedi, "biliyorsunuz uzun süredir Moskova'dayım, duruma muttali değilim, izin verin birkaç gün düşüneyim, yanıtımı sonra veririm!.."
>
> Yani o bile, "Kemal, ben senin arkandayım!..." diyemedi.
>
> Masada olmayan dördüncü kişi, Kâzım Karabekir Paşa ise Erzurum'daydı ve telefonun öbür ucunda, bu toplantıdan çıkacak kararı bekliyordu.
>
> Beşinci kişiyse, kendisiydi. Anadolu'ya çıkan ilk 5 komutan işte masadaydılar ve henüz devlet kurulamamıştı ama kozlar paylaşılıyordu.
>
> "Benden ne yapmamı istiyorsunuz?" diye sordu Gazi.
>
> "Yarın kürsüye çık, bunları yapmayacağına söz ver!" diye yanıtladı Rauf Bey.
>
> "Bana bir kâğıt verin..."
>
> Bağ evinde gece yarısı kâğıt bulamadılar, içtiği sigaranın kapağını yırttı ve arkasına hırsla yazdı:
>
> " Günü geldiğinde Padişahla ilgili kararı en yüce icraî organ olan TBMM verecektir." Yüksek sesle okudu ve sordu:
>
> " Bu sizi ve Meclisi tatmin eder mi? Bunu yarın çıkıp okursam, sizce Meclis tatmin olur mu?"
>
> "Hah, işte bu olur. Bunu çık yarın kürsüden oku!...", dedi Rauf Bey.
>
> O Meclisten padişah aleyhinde bir karar çıkmazdı. Bunu biliyorlardı. Masadaki komutanlar rahatladılar.
>
> Sofra, buz gibi olmuştu.
>
> Ayrılırlarken, Etlik sırtlarından yeni bir gün ışıyordu.
>
> O günden itibaren Gazi yollarını da bu arkadaşlarından ayırmak zorunda olduğunu görmüştü.
>
> Ertesi gün kürsüye çıktı ve yazdıklarını aynen okudu.
>
> Meclisle ve komutanlarla bir tartışmaya girmeden bu krizi atlatmalıydı.
>
> Öyle de yaptı.
>
> 1921 Anayasasına göre Meclis her iki yılda bir seçim yapmak zorundaydı. Meclis 23 Nisan 1920'de açıldığına göre, seçimleri yenilemenin zamanı gelmişti. Doğal olarak da seçimlere gidildi.
>
> Gazi, bu Meclis'ten kurtuluyor gibiydi.
>
> Komutanlar yeniden endişeye düştüler: "Ya, Kemalist bir Meclis gelirse!"
>
>
>
>
>
> Bunun üzerine yeni bir plan kurdular.
>
> Mustafa Kemal'i Meclis'e sokmamanın yolunu arayacaklardı . Seçim Yasasını değiştirmeye karar verdiler.
>
> Erzurum Milletvekili Necati Bey, Samsun Milletvekili Emin Bey, Mersin Milletvekili Albay emeklisi Çolak Selahattin Bey, bir önerge hazırladılar:
>
> Buna göre:
>
> "1. ...bundan böyle milletvekili adayının doğum yeri, Misak-ı Millî sınırları içinde olsun!.."
>
> Selanik dışında kalmıştı.
>
>
>
> 2. ...Milletvekili adayı adaylığını koyduğu yerde en az beş senedir oturuyor olsun!"
>
> Mustafa Kemal o cephe, bu cephe hayatı boyu koşturmaktan ötürü değil beş yıl, hiçbir yerde sürekli beş ay oturamamıştı ki. Hedef belliydi. Bu yasa özel olarak kendisi için hazırlanmaktaydı . Hem de en yakın silah arkadaşları tarafından.
>
> Bu önerge verilince, kürsüye zorla çıktı ve avaz avaz:
>
> "Doğum yerim Selanik Misak-ı Millî sınırları dışında kalırken, devlet Selaniği tek kurşun atmadan Yunan'a verirken,bu millet bilsin ki ben diğer bir yurt köşesi Derne'de savaşıyordum...
>
> Hiçbir yerde beş yıl oturamadım, doğru. Otursaydım, o zaman Bingazi'de, Derne'de, Sina'da, Filistin'de olamazdım. Çanakkale'de, Kafkaslarda, Sakarya'da olamazdım. Ama ben oralarda olamasaydım, bu efendilerin de doğum yerleri, Allah korusun, Misak-ı Millî sınırları dışında kalırdı..."
>
> Şimdi millete soruyor ve yanıtını milletten bekliyorum. Bu önergenin sahibi efendileri buraya gönderen millet onlar gibi mi düşünüyor?...
>
> Hayır, millet onlar gibi düşünmüyordu. Çuvallar dolusu telgraflarla olayı protesto ettiler, önerge geri çekildi...ve Mustafa Kemal Ankara'nın Bâlâ ilçesinden milletvekili seçilerek Meclis'e girdi... Cumhuriyeti de kurdu.
>
> Gazi bu olayı hiç unutmadı.
>
> NUTUK'ta da tüm ayrıntısıyla yazdı.
>
>
>
>
>
> NASIL, NEREDE YAZDI?
>
>
>
> Nutuk'un yazım süreciyse çok yorucu olmuştur.
>
> Epey süredir notlar tutmaktadır. Konuşmasını yaklaşan Parti kongresinde yapmaya karar verince, kalan üç aylık sürede Nutkun tamamını yetiştirebilmek için olağanüstü bir tempoda çalışmak zorunda kalmıştır.
>
> Kalp spazmı O'nu bu tempoda yakalar. Sigara ve içkiye ara verilir, üç gün sırt üstü yatarak zar zor atlatır.
>
> Nutuk'u Çankaya Köşkü'nde yazmaktaydı. Ankara Belediyesi'nin bir Ermeni yurttaştan satın alıp Gaziye hediye ettiği köşk, üç oda bir salondan ibaret eski bir bağ eviydi. Yağmur yağdıkça tavanı akardı. Akan yerlere leğenler konmuştu. Akmayan bir köşeye konan bir koltuğa oturmuş, yanı başında su dolu bir leğen, elindeki pamuğu suya batırıp gözüne örtüyor, böylece rahatlamaya çalışarak Nutuk'u dikte etmeye devam ediyordu. Yorgunluktan gözlerini açamaz hale gelmişti.
>
> Nutuk'u dikte ettiği yaverler her sekiz saatte bir değişiyor, O ise yerinden kımıldamıyordu. Aralıksız 32 saat çalıştığı olmuştu.
>
>
>
>
>
>
>
>
>
> Falih Rıfkı Atay'ın anlatımıyla;
>
> "...Çalışma odasında yarı ayaküstü, yarı oturarak ve yüzlercesi arasından vesikalar ayırarak Nutkunu dikte ederdi. Yorulan değişirdi. Bir defasında pek genç bir arkadaşı baygınlık geçirmişti.
>
> Akşama doğru bir banyo aldıktan sonra, hiç dinlenmeden sofraya iner, o gün yazdıklarını bize okur veya okutur, hadiseler üzerinde terütaze bir muhakemeyle tartışmalar yapardı."(Falih Rıfkı Atay, Çankaya-****** Devri Hatıraları, Dünya Yayınları 5
>
> Cilt II, s.460).
>
>
>
> Büyük Nutuk üç açıdan benzersizdir: "Söyleniş süresi","kapsamı "ve "yaptığı etki" açılarından eşsizdir. Sunum TBMM toplantı salonunda yapılmıştır. Gazi, sabahleyin üç saat ve öğleden sonra üç saat olmak üzere her gün iki toplantıda konuşmuştur.
>
>
>
> NUTKUN YANKILARI ve İTİRAZLAR
>
>
>
> Nutuk, okunduğu 1927 yılında tüm Türkiye'de büyük yankılar yapmış, tüm gazeteler manşetlerinde Nutuk'a yer vermişler, yazarlar günlerce Nutuk'tan sözetmişlerdir. Bu yankı dış dünyaya da yansımıştır. Avrupa bir yana, Japonya'da bile yayınlanan pek çok yoruma rastlanmıştır. En ünlü gazetelerin başyazarları günlerce sütunlarında Nutuk'a yer vermişlerdir.
>
> Bu arada, İzmir Suikastı öncesinde yurt dışına çıkmış bulunan muhalefet kanadın ileri gelenlerinden Nutuk'a tepki ve eleştiriler de gelmiştir. O günlerde Londra'da oturmakta olan Kurtuluş Savaşı'nın onbaşısı Halide Edip Adıvar, Nutkun okunmasının hemen ertesi günü, Londra'da yayınlanmakta olan The Times gazetesine gönderdiği bir makaleyle Gazi'ye eleştiriler yöneltmiş, Londra Büyükelçimiz Ferit Bey bu yazıyı ve çevirisini aynı gün Ankara'ya, Dışişleri Bakanlığımıza göndermiştir. Bunun üzerine CHP Genel Sekreteri Safvet Bey, 1 Kasım 1927 tarihinde The Times gazetesinde bir tekzip yayınlayacaktı r.
>
> Lozan'ı imzalayan Ankara Hükümeti'nin başbakanı ve muhalefetin önemli liderlerinden olup, İzmir suikastı eyleminden önce yurt dışına çıkmış bulunan Rauf Bey (Hüseyin Rauf Orbay) o günlerde Paris'te yaşamaktadır ve o da 2 Kasım günü The Times'a gönderdiği bir mektupla benzer eleştirilerde bulunmuştur.
>
> Muhalefet kanadın diğer bir ileri geleni, eski İttihatçı ve Halide Edip'in eşi Dr. Adnan Adıvar da o günlerde Paris'te yaşamaktadır ve The Daily Telegraph (Londra) gazetesinde 29 Eylül 1928 tarihinde " Türk Diktatörlüğü" başlığıyla bir eleştiriyi de o yayınlayacaktı r. (Bu yazıların tam metinleri için ; Bilal Şimşir, ******'ün Büyük Söylevi Üzerine Belgeler, Türk Tarih Kurumu Yayınları, XVI. Dizi, Sayı.61)
>
> Yapılan eleştiriler daha ziyade Gazi'nin kendini çok ön plana çıkarttığı, arkadaşlarını geri plana ittiği merkezindedir. Oysa Nutuk'ta anlatılanlar daha dün kadar yakın bir geçmişte cereyan etmiş, sunulan tüm belgeler de devrimin tartışmasız liderinin Gazi olduğunu kanıtlamıştır. Kaldı ki bu iddiaların tümü CHP tarafından belgelerle yanıtlanmıştır.
>
>
>
>
>
> HANGİ DİLLERDE VE NEREDE BASILDI?
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz