Orhan Cekic'in yazı (3)
1 sayfadaki 1 sayfası
Orhan Cekic'in yazı (3)
> Gazi Nutuk üzerindeki telif hakkını Türk Hava Kurumu'na bağışlamıştı. Kitabın yurt içinde ve yurt dışında basımı ve satışı işleriyle bu kurum yetkilendirildi ve henüz kurulmuş olan bu kurumun gelişmesinde Nutkun satışından elde edilen gelir çok önemli rol oynadı.
>
> Nutuk Türkçe, İngilizce, Fransızca, Almanca ve Rusça basılmıştı. Arapça olarak da yayınlanması için Kahire Büyükelçimiz Muhiddin Paşa ısrarla talepte bulunacaktır ama, yabancı dillerdeki baskılar bir Alman yayınevine (Köhler) verildiği için, onlarla temas kurulması istendiyse de sonuç olarak Arapça baskısı yapılmamıştır.
>
> Türkçe Nutuk'un birinci baskısı 1928 yılının ilk yarısında yüz bin adet olarak satışa sunuldu. Bu rakam çok yüksekti. O günlerde Türkiye'nin nüfusu 14 milyondu ve okur- yazar nüfus ancak bir milyon kadardı. Her 10 okurdan birinin Nutku aldığı anlaşılıyordu ki bu büyük olaydı.
>
> Her kitap numaralıydı. İlk iki bin kitap lüks baskılardı. Bunların fiyatları 10 ile 500 lira arasında değişiyordu. Lüks olmayan kitaplar ise 5 liradan satılıyordu.
>
> Belgeler cildi daha sonra basıldı ve 2.5 lira ile 50 lira arasında satışa sunuldu. Böylece bir takım (iki cilt) Nutuk 7.5 liraydı ve bu yüksek bir fiyattı. Zira o dönemde gazete 5 kuruştu.
>
> Gelirini en üst düzeyde tutmanın peşinde olan Türk Hava Kurumu, reklam ve tanıtıma önem vermiyor, hiçbir masrafa girişmiyordu. Aksine kitabı edinmek isteyen önce parasını ödüyor, kitap sonra adresine gönderiliyordu. Hiçbir indirim de uygulanmıyordu.
>
> Baskı için ilk temas Mayıs 1927'lerde olmuştur. Yazımı bitmek üzeredir. Ankara'dan Paris Büyükelçiliği'ne 11 Mayıs'ta çekilen bir telgrafta Gazi'nin CHP Büyük Kongresi'nde uzun bir konuşma yapacağı, bu metnin kitap olarak basılmasının düşünüldüğü, ilgilenecek yayın kuruluşlarının Ankara ile temasa geçmelerinin sağlanması istenir, anlaşma için Büyükelçiliğe yetki verilmez. Bunun üzerine bazı yayın kuruluşları yanıtlarını Büyükelçiliğimiz aracılığıyla Ankara'ya gönderirler. Bunlardan Payot Yayınevi bu işe talip olduğunu, esasen daha önce de benzer işler yaptığını, metnin Paris'e gönderilip gönderilemeyeceğ ini sorar, yanıt olumsuzdur. Metin henüz Kongrede bile okunmamışken yurt dışına gönderilmesi belli ki mahzurlu bulunmuştur. Firma yetkililerinin Ankara'ya gelip metni burada okumaları istenir. Sonuç olarak zaman kaybedilir ve bu nedenle de Nutkun Fransızca baskısı gecikir.
>
> Nihayet bu temaslar sonunda Nutkun Rusça hariç diğer yabancı dillerde yayımlanması işi, Almanya'nın Leipzig kentindeki K.F. Köhler yayınevine verilir ve bu baskılar ancak 1930 yılında, yani üç yıl gecikmeyle yapılır. Kitabın Rusçasını Ruslar basıp satmışlardır.
>
> (Bilal Şimşir, a.g.e. s.XIII ve diğer.)
>
> Nutkun İngilizce ve Fransızcasının ilk baskısı 2750 adet basılmıştır. Bunların da fiyatları oldukça yüksektir. İngilizcesi 1 İngiliz lirasına, Fransızcası ise 125 Fransız frangına satılmıştır. Belgeler cildinin de fiyatı aynıdır. Böylece Fransızca bir takım Nutkun fiyatı 250 Fransız frangı tutmaktadır ki, bu rakam yüksektir.
>
>
>
>
>
> SONUÇ
>
>
>
>
>
> Büyük Nutuk Millî Mücadele tarihimizin belgeselidir. Günümüze ise ışık tutan bir rehber niteliğindedir. Bugünleri adeta o günlerden görmüş, Nutuk'ta bakın ulusuna ne tavsiye etmektedir:
>
> "...Sayın milletime şunları tavsiye ederim ki, sinesinde yetiştirerek başının üstüne kadar çıkaracağı adamların kanındaki, vicdanındaki asıl cevheri çok iyi tahlil etmek dikkatinden bir an geri kalmasın."
>
> (NUTUK, Kültür Bakanlığı'nın Cumhuriyet'in XV. Yıldönümü Armağanı, 1938,
>
> s. 515).
>
> 20 Ekim 1927 Çarşamba günü Gazi son derecede yorgundur. Nutkun sonuna gelmiştir ama, altı gündür ayakta konuşmaktadır. Mikrofona rağmen sesi güçlükle duyulmaktadır.
>
> Son cümleleri:
>
> "...Baylar, bu demecimle, ulusal bağımsızlığı sona ermiş sayılan büyük bir ulusun, bağımsızlığını nasıl kazandığını; bilim ve tekniğin en son ilkelerine dayanan ulusal ve çağdaş bir devleti nasıl kurduğunu anlatmaya çalıştım.
>
> Bugün ulaştığımız sonuç, yüzyıllardan beri çekilen ulusal felaketlerden uyanışın ve kutsal vatanın her köşesini sulayan kanların bedelidir.
>
> Bu neticeyi, Türk gençliğine emanet ediyorum."
>
>
>
>
>
> Ve Nutuk Gazi'nin gençliğe seslenişiyle sona eriyordu:
>
>
>
> "Ey Türk Gençliği ! Birinci ödevin; Türk bağımsızlığını, Türk Cumhuriyeti'ni sonsuzluğa değin korumak ve savunmaktır...Bir gün bağımsızlığını ve cumhuriyetini savunmak zorunda kalırsan; ödeve atılmak için, içinde bulunacağın durumun olanaklarını ve koşullarını düşünmeyeceksin! Bu olanak ve koşullar çok elverişsiz olabilir...daha acıklı ve daha korkunç olmak üzere, yurdunda, iş başında bulunanlar, aymazlık ve sapkınlık içinde olabilirler; üstelik hayınlık da yapabilirler. Daha kötüsü, iş başında bulunan kişiler, kendi çıkarlarını, yurduna girmiş olan düşmanların siyasal erekleriyle birleştirebilirler...
>
> Ey Türk geleceğinin gençliği! İşte bu ortam ve koşullar içinde bile ödevin, Türk bağımsızlığını ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Bunun için gereken güç, damarlarındaki soycul kanda mevcuttur.
>
>
>
> İşte tam da burada sesi titremeye başlamış, göz pınarlarından yaşlar süzülüvermişti.
>
> Ertesi gün İngiliz basını "Mustafa Kemal ağladı" diye manşet atmıştı.
>
> Haklıydılar.
>
> Acaba bu günleri 80 yıl öncesinden gördü de ona mı ağlıyordu?
>
> Ne dersiniz?
>
> Gençliğe Hitabı'ndaki altı çizili yerler size de bir yerlerden tanıdık gelmiyor mu?
>
>
> Yiğit Bulut / VATAN ybulut@gazetevatan. com 16.10.2007
>
> Bankacılık sektörünü kontrol edemeyen bir ülke "askeri harekât" yapabilir mi
>
>
> Sevgili dostlar, konunun detaylarını farklı bakış açılarından sizlere daha önce aktarmış ve "ülkemizde bankacılık dinamiklerinin tamamen elimizden çıkması" tehlikesine dikkat çekmiştim.
>
> Geldiğimiz noktada özellikle Kuzey Irak operasyonu tartışması içinde aklıma ilginç bir soru geldi: Piyasalarında 100 milyar dolardan fazla sıcak para bulunan ve en önemlisi bankacılık sektörü artık kendisine ait olmayan bir ülke, askeri operasyonlarda ne kadar bağımsız hareket edebilir? Acı ama sormamız gereken bir soru...
>
> Soruya cevap aramaya geçmeden, sektörün son durumuna birlikte bakalım. Bu arada bir not düşeyim; bu yazıyı yazmadan birkaç gün önce biri özel sektöre, ikisi kamuya ait üç bankamızın daha satılması ile ilgili "net hazırlık" olduğunu öğrendim. Müşterileri söylememe gerek var mı! Yabancı bankalar...
>
> iii
>
> Bu noktada "nasıl bir hata yaptığımızı" özellikle "finansal bağımsızlık" kavramını tartıştığımız şu günlerde bazı detaylar eşliğinde bir daha sorgulayalım. Acaba biz böyle yaptık ama "dünya genelinde" durum nasıl?
>
> 1- Gelişmiş AB ülkelerindeki "yabancı" payları şöyle: Avusturya yüzde 19, Fransa yüzde 19, Danimarka yüzde 17, İspanya yüzde 10, İtalya yüzde 8, Almanya yüzde 5. Hatta Yunanistan'da bile yüzde 20...
>
> 2- Bankaların "toptan bir şekilde yabancılara satılması" iyi bir şey ise, Almanya başta olmak üzere "gelişmiş Avrupa" dediğimiz ülkeler çok mu aptal ki; bankalarının milli sermaye elinde kalması için uğraşıyor. Onlar bu işi bilmiyor da yalnızca biz mi biliyoruz!
>
> 3- Hangi ülkelerde Türkiye'deki gibi kontrolsüz bir "önüne gelene sat" politikası uygulandı ve o ülkelerde yabancı payları hangi oranda? Cevap çok zor değil. Meksika'da bugün sistemin yüzde 82'si yabancıların elinde, Arjantin yüzde 48, Şili yüzde 42, Peru yüzde 47, Macaristan ve Polonya yüzde 65, Çek Cumhuriyeti yüzde 95, Slovakya yüzde 93, Estonya yüzde 100.
>
> iii
>
> Bu tespitler sonrası soralım: Bankacılıkta yabancılaşma süreci nasıl gelişti?
>
> Nutuk Türkçe, İngilizce, Fransızca, Almanca ve Rusça basılmıştı. Arapça olarak da yayınlanması için Kahire Büyükelçimiz Muhiddin Paşa ısrarla talepte bulunacaktır ama, yabancı dillerdeki baskılar bir Alman yayınevine (Köhler) verildiği için, onlarla temas kurulması istendiyse de sonuç olarak Arapça baskısı yapılmamıştır.
>
> Türkçe Nutuk'un birinci baskısı 1928 yılının ilk yarısında yüz bin adet olarak satışa sunuldu. Bu rakam çok yüksekti. O günlerde Türkiye'nin nüfusu 14 milyondu ve okur- yazar nüfus ancak bir milyon kadardı. Her 10 okurdan birinin Nutku aldığı anlaşılıyordu ki bu büyük olaydı.
>
> Her kitap numaralıydı. İlk iki bin kitap lüks baskılardı. Bunların fiyatları 10 ile 500 lira arasında değişiyordu. Lüks olmayan kitaplar ise 5 liradan satılıyordu.
>
> Belgeler cildi daha sonra basıldı ve 2.5 lira ile 50 lira arasında satışa sunuldu. Böylece bir takım (iki cilt) Nutuk 7.5 liraydı ve bu yüksek bir fiyattı. Zira o dönemde gazete 5 kuruştu.
>
> Gelirini en üst düzeyde tutmanın peşinde olan Türk Hava Kurumu, reklam ve tanıtıma önem vermiyor, hiçbir masrafa girişmiyordu. Aksine kitabı edinmek isteyen önce parasını ödüyor, kitap sonra adresine gönderiliyordu. Hiçbir indirim de uygulanmıyordu.
>
> Baskı için ilk temas Mayıs 1927'lerde olmuştur. Yazımı bitmek üzeredir. Ankara'dan Paris Büyükelçiliği'ne 11 Mayıs'ta çekilen bir telgrafta Gazi'nin CHP Büyük Kongresi'nde uzun bir konuşma yapacağı, bu metnin kitap olarak basılmasının düşünüldüğü, ilgilenecek yayın kuruluşlarının Ankara ile temasa geçmelerinin sağlanması istenir, anlaşma için Büyükelçiliğe yetki verilmez. Bunun üzerine bazı yayın kuruluşları yanıtlarını Büyükelçiliğimiz aracılığıyla Ankara'ya gönderirler. Bunlardan Payot Yayınevi bu işe talip olduğunu, esasen daha önce de benzer işler yaptığını, metnin Paris'e gönderilip gönderilemeyeceğ ini sorar, yanıt olumsuzdur. Metin henüz Kongrede bile okunmamışken yurt dışına gönderilmesi belli ki mahzurlu bulunmuştur. Firma yetkililerinin Ankara'ya gelip metni burada okumaları istenir. Sonuç olarak zaman kaybedilir ve bu nedenle de Nutkun Fransızca baskısı gecikir.
>
> Nihayet bu temaslar sonunda Nutkun Rusça hariç diğer yabancı dillerde yayımlanması işi, Almanya'nın Leipzig kentindeki K.F. Köhler yayınevine verilir ve bu baskılar ancak 1930 yılında, yani üç yıl gecikmeyle yapılır. Kitabın Rusçasını Ruslar basıp satmışlardır.
>
> (Bilal Şimşir, a.g.e. s.XIII ve diğer.)
>
> Nutkun İngilizce ve Fransızcasının ilk baskısı 2750 adet basılmıştır. Bunların da fiyatları oldukça yüksektir. İngilizcesi 1 İngiliz lirasına, Fransızcası ise 125 Fransız frangına satılmıştır. Belgeler cildinin de fiyatı aynıdır. Böylece Fransızca bir takım Nutkun fiyatı 250 Fransız frangı tutmaktadır ki, bu rakam yüksektir.
>
>
>
>
>
> SONUÇ
>
>
>
>
>
> Büyük Nutuk Millî Mücadele tarihimizin belgeselidir. Günümüze ise ışık tutan bir rehber niteliğindedir. Bugünleri adeta o günlerden görmüş, Nutuk'ta bakın ulusuna ne tavsiye etmektedir:
>
> "...Sayın milletime şunları tavsiye ederim ki, sinesinde yetiştirerek başının üstüne kadar çıkaracağı adamların kanındaki, vicdanındaki asıl cevheri çok iyi tahlil etmek dikkatinden bir an geri kalmasın."
>
> (NUTUK, Kültür Bakanlığı'nın Cumhuriyet'in XV. Yıldönümü Armağanı, 1938,
>
> s. 515).
>
> 20 Ekim 1927 Çarşamba günü Gazi son derecede yorgundur. Nutkun sonuna gelmiştir ama, altı gündür ayakta konuşmaktadır. Mikrofona rağmen sesi güçlükle duyulmaktadır.
>
> Son cümleleri:
>
> "...Baylar, bu demecimle, ulusal bağımsızlığı sona ermiş sayılan büyük bir ulusun, bağımsızlığını nasıl kazandığını; bilim ve tekniğin en son ilkelerine dayanan ulusal ve çağdaş bir devleti nasıl kurduğunu anlatmaya çalıştım.
>
> Bugün ulaştığımız sonuç, yüzyıllardan beri çekilen ulusal felaketlerden uyanışın ve kutsal vatanın her köşesini sulayan kanların bedelidir.
>
> Bu neticeyi, Türk gençliğine emanet ediyorum."
>
>
>
>
>
> Ve Nutuk Gazi'nin gençliğe seslenişiyle sona eriyordu:
>
>
>
> "Ey Türk Gençliği ! Birinci ödevin; Türk bağımsızlığını, Türk Cumhuriyeti'ni sonsuzluğa değin korumak ve savunmaktır...Bir gün bağımsızlığını ve cumhuriyetini savunmak zorunda kalırsan; ödeve atılmak için, içinde bulunacağın durumun olanaklarını ve koşullarını düşünmeyeceksin! Bu olanak ve koşullar çok elverişsiz olabilir...daha acıklı ve daha korkunç olmak üzere, yurdunda, iş başında bulunanlar, aymazlık ve sapkınlık içinde olabilirler; üstelik hayınlık da yapabilirler. Daha kötüsü, iş başında bulunan kişiler, kendi çıkarlarını, yurduna girmiş olan düşmanların siyasal erekleriyle birleştirebilirler...
>
> Ey Türk geleceğinin gençliği! İşte bu ortam ve koşullar içinde bile ödevin, Türk bağımsızlığını ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Bunun için gereken güç, damarlarındaki soycul kanda mevcuttur.
>
>
>
> İşte tam da burada sesi titremeye başlamış, göz pınarlarından yaşlar süzülüvermişti.
>
> Ertesi gün İngiliz basını "Mustafa Kemal ağladı" diye manşet atmıştı.
>
> Haklıydılar.
>
> Acaba bu günleri 80 yıl öncesinden gördü de ona mı ağlıyordu?
>
> Ne dersiniz?
>
> Gençliğe Hitabı'ndaki altı çizili yerler size de bir yerlerden tanıdık gelmiyor mu?
>
>
> Yiğit Bulut / VATAN ybulut@gazetevatan. com 16.10.2007
>
> Bankacılık sektörünü kontrol edemeyen bir ülke "askeri harekât" yapabilir mi
>
>
> Sevgili dostlar, konunun detaylarını farklı bakış açılarından sizlere daha önce aktarmış ve "ülkemizde bankacılık dinamiklerinin tamamen elimizden çıkması" tehlikesine dikkat çekmiştim.
>
> Geldiğimiz noktada özellikle Kuzey Irak operasyonu tartışması içinde aklıma ilginç bir soru geldi: Piyasalarında 100 milyar dolardan fazla sıcak para bulunan ve en önemlisi bankacılık sektörü artık kendisine ait olmayan bir ülke, askeri operasyonlarda ne kadar bağımsız hareket edebilir? Acı ama sormamız gereken bir soru...
>
> Soruya cevap aramaya geçmeden, sektörün son durumuna birlikte bakalım. Bu arada bir not düşeyim; bu yazıyı yazmadan birkaç gün önce biri özel sektöre, ikisi kamuya ait üç bankamızın daha satılması ile ilgili "net hazırlık" olduğunu öğrendim. Müşterileri söylememe gerek var mı! Yabancı bankalar...
>
> iii
>
> Bu noktada "nasıl bir hata yaptığımızı" özellikle "finansal bağımsızlık" kavramını tartıştığımız şu günlerde bazı detaylar eşliğinde bir daha sorgulayalım. Acaba biz böyle yaptık ama "dünya genelinde" durum nasıl?
>
> 1- Gelişmiş AB ülkelerindeki "yabancı" payları şöyle: Avusturya yüzde 19, Fransa yüzde 19, Danimarka yüzde 17, İspanya yüzde 10, İtalya yüzde 8, Almanya yüzde 5. Hatta Yunanistan'da bile yüzde 20...
>
> 2- Bankaların "toptan bir şekilde yabancılara satılması" iyi bir şey ise, Almanya başta olmak üzere "gelişmiş Avrupa" dediğimiz ülkeler çok mu aptal ki; bankalarının milli sermaye elinde kalması için uğraşıyor. Onlar bu işi bilmiyor da yalnızca biz mi biliyoruz!
>
> 3- Hangi ülkelerde Türkiye'deki gibi kontrolsüz bir "önüne gelene sat" politikası uygulandı ve o ülkelerde yabancı payları hangi oranda? Cevap çok zor değil. Meksika'da bugün sistemin yüzde 82'si yabancıların elinde, Arjantin yüzde 48, Şili yüzde 42, Peru yüzde 47, Macaristan ve Polonya yüzde 65, Çek Cumhuriyeti yüzde 95, Slovakya yüzde 93, Estonya yüzde 100.
>
> iii
>
> Bu tespitler sonrası soralım: Bankacılıkta yabancılaşma süreci nasıl gelişti?
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz